Bir yargılamada ceza muhakemesi hukukunda belirtilen ispat kurallarına tam olarak riayet etmeden standart ispat kurallarını esneterek sanık lehine olan delileri değerlendirmeden "yapmıştır bu" "kesin bu suçu işlemiştir" denilerek bir kişinin mahkûm edilmesi cezalandırılması olasılık mahkûmiyeti anlamına gelmektedir. Bu durum bazen sanığın kötü şöhretinden bazen de benzer suçu önceden de işlemiş olmasından kaynaklanabilir. Bu nedenle ceza yargılamasında sanığın sahip olduğu evrensel bir hukuk ilkesi olan masumiyet karinesinin olasılık mahkûmiyetleri üzerindeki etkisi izaha muhtaç gözükmektedir.
AİHS'nin 6/2 maddesinde herkesin yürürlükteki yasalara göre suçluluğu ispat edilene kadar suçsuz kabul edileceği belirtilmiştir. Masumluk karinesi ile birlikte suç şüphesi altındaki kişi peşinen suçlu sayılmayarak suçu henüz sabit olmadığı için masum kabul edilmekte ve korunmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Komisyonu'na göre masumiyet karinesinin üç doğal sonucu vardır:
1. Suçluluğu İspatlama Yükümlülüğünün İddia Makamına Ait Olması
2. Şüpheden Sanığın Yararlanması
3. Hukuka Aykırı Delillerin Hükme Dayanak Oluşturmaması
Şüpheden sanık faydalanır ilkesi içerdiği tüm ilke ve kuralları ile ceza yargılamasında uygulanmalı bu şekilde olasılığa dayanan mahkûmiyetlerin önüne geçilmelidir. Kesin delil olmadan yüksek bir olasılığa dayanan hallerde masum olma olasılığı olan bir insanı cezalandırmaktansa suçlu olma olasılığı olan bir insan hakkında beraat kararı vermek tercih edilmelidir. Bu şekilde hem adli hatanın önüne geçilmiş olacak hem de evrensel ilkelere bağlı bir yargılama sağlanacaktır.
Bu çalışmada Yargıtay'ın hangi hallerde beraat kararı verilmesi gerektiğine ilişkin bazı kararlarına yer verilmiştir.