Beni tanıyorsunuz biliyorum. Ama marifet beni değil kendinizi tanımak. Eskiden olsaydı hiç sesimi çıkarmazdım. Hareket eden herhangi bir canlının ardına takılır giderdim. Varlığımdan yalnız gölgesi olduğum canlının haberi olurdu. Sesimi ancak o duyabilirdi.
Doktor sağ olsun. Vaktiyle bir yazar ölürken ruhunu bağışlamış doktorun yaptığı çok ilginç bir deneyin sonucunda ben bu ruha kavuştum. Şimdi yıllar önce göçüp giden o yazarın ruhu benim simsiyah ışığımda geziniyor. Bunun nasıl olduğunu anlatmakla vakit kaybetmeyeceğim. Bir mucize mi? Belki. İnanırsınız inanmazsınız. O ayrı konu. Fakat gerçeğin kendisi en büyük mucizedir. Burada karşınızda bu sözleri söyleyebiliyorsam gerçekten bir farkım yok demektir.
Yalan Çağı Öyküleri bazen bize bir ses kayıt cihazıyla sesleniyor bazen de yazılan mektuplarla tüm yalanları dile getiriyor.
Gözen Esmer kâğıtların ve rakamların konuştuğu günümüz dünyasında bizi bu yalana ortak ederken inanıp inanmamamızı beklemiyor; gerçeğin büyülü dünyasını göstermekle yetiniyor.
Kendini bu zamana ait hissetmeyen okurlar için Yalan Çağı özel bir eser.