Bu kitapta Bell Büyük Suriye'nin Şam Kudüs Beyrut Antakya ve İskenderiye gibi şehir ve kasabalarına yaptığı geziyi anlatmış fotoğraflamış ve detaylandırmıştır. Bell'in canlı tasvirleri Arap çöllerini batı dünyasına tanıttı. Bell Mart 1907'de Osmanlı İmparatorluğu'na giderek arkeolog ve Yeni Ahit uzmanı Sir William M. Ramsay ile birlikte çalışmaya başladı. Görünüşte bir çelişki olan Gertrude Bell hem tam bir Viktoryen hem de Arap vahşi doğasının cesur bir kaşifiydi. T. E. Lawrence'ın yakın arkadaşıydı ve Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Ortadoğu'nun modern haritasının oluşturulmasında önemli bir rol oynadı. The Desert and the Sown Bell'in 1905 yılında Eriha'dan Antakya'ya Türk kontrolü altındaki savaşan kabilelerin ülkesine yaptığı yolculuğun 160'tan fazla fotoğrafla resmedilmiş bir kroniğidir.
Doğulu kültürleri ve insanları hakkında detaylı ve birebir gözlemlerle dolu olan bu eser yalnızca coğrafi keşifler değil aynı zamanda sosyal ve kültürel keşifler için de bir rehber niteliğindedir Yazarın yolculuğunda karşılaştığı çeşitli kişilikler onların yaşam tarzları ve gelenekleri ile ilgili anıları bu eserde birbirinden renkli hikayelere dönüşüyor. Doğu'nun çeşitliliği derinlikleri ve geleneksel değerleriyle tanışın. Bu kitapta çölün kenarlarından Arap'ın siyah çadırına Dürzi'nin misafir odasından Suriye'nin kuzey şehirlerine kadar geniş bir yelpazede anı ve gözlem bulacaksınız. Buna ek olarak kitapta yer alan fotoğraflar ve detaylı açıklamalar Doğu'nun nadiren ziyaret edilen bölgelerini ve antik kalıntılarını gözler önüne seriyor. Türkiye'nin Suriye'nin ve daha pek çok bölgenin tarihi ve mimari zenginlikleri bu eserle hayat buluyor