"Kim Peygambere itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur." ayetinde geçen "peygamberlere itaati" sadece uhrevi hayata dair söz ve uygulamalar (ritüeller) olarak anlayıp Peygamberin toplumsal hayata dair söz ve uygulamalarını görmezden gelmek peygamberlik misyonunu devre dışı bırakarak seküler bir yaşama davetiye çıkarır. "sünnet" denildiğinde Hz. Peygamberin bireysel uygulamalar akla gelirken; onun 23 yıllık mücadelesinin ana eksenini oluşturan hak hukuk ve adaleti yerleştirerek zulmün kaldırılması adına vermiş olduğu mücadele adına ortaya koymuş olduğu davranış örneklerinin akla gelmiyor/getirilmiyor olması ciddi bir "karartma" ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir. Böyle bir anlayış farkına varalım ya da varmayalım sonuç itibari ile dinin pratik hayata yansıyan yüzü olan peygamberin hayattan koparılması anlamına gelir. Bu bağlamda Hz. Peygamberin; ticarete dair koyduğu kurallar insan hakları ihlallerine karşı verdiği mücadeleler iş hayatına getirdiği düzenlemeler... kısacası toplumsal hayata dair getirdiği uygulamalar buharlaşmışsa oluşan bu boşluğu seküler dünya görüşleri (kapitalizm liberalizm sosyalizm feminizm...) doldurulacaktır. Hayata müdahale etmeyen bir Rabb (deist) ve bu anlayışa uygun bir peygamber anlayışı modern dünyanın dinlere biçtiği yeni roldür ve bu anlayış Batı tarafından tüm dinlere enjekte edilmektedir. Bu tehlikeli oyuna karşı savunma hattı oluşturabilmenin tek yolu; vahyin ve onun hayata yansıyan yüzü olan sünneti birbirinden ayırmadan okumalar yapmaktan ve hiçbir komplekse kapılmadan bireysel ve toplumsal meselelerimize çözümler üretmekten geçmektedir.