Çocukken şiddet gördüğüm her günün gecesinde ağlaya ağlaya kendime söz verdiğim gibi on sekiz yaşıma geldiğimde dağılırken en çok beni dağıtan ailemden uzaklaşmanın bir yolunu bulmuştum. Doğduğum şehir İstanbul'dan kaçıp denizi mimarisi rakı balık sofralarıyla ünlü bir şehre üniversiteye gittim. Diğer insanlarla ilk sosyal temasım saydığım o yılları içinden çıktığım cendereyi kendimden bile gizlerken karşıma çıkan arkadaşlıkları sevilmeyi hazır kıta beklediğimden yolumun kesiştiği aşkı anlattım. Yaşarken her şeye rağmen karşılıksız sevdiklerim adına utandığım söyleyemediğim ne varsa bir sabah uyanıp bütün dünyaya duyurmak istedim. Hatırladıkça boğazımı düğümleyen anılarımı sözle dile getirmenin mümkün olmadığını anladığım gün oturup yazmaya başladım. Yazmak derdimi anlatmanın bildiğim en eski yollarından biri olsa da silmek istediğim anıları yeniden yaşamak demekti. Bu yüzden cesaret edip hikâyemi anlatmak uzun aralar vererek tamamlaması on yıl sürdü. Özeti yazmak kitabı adını bulmak hepsinden zoruymuş. O günlerde farkında olmadığım ama yaşadığım zorluklarla savaşmamı sağlayan "gençlik sarhoşu" hâlim ilk kitabımın adı olmayı hak etti bence.