Yarım Kalan Her Şeyle bir köşeye sinmiş adamların tutundukları sevgiyi kaybetmiş kadınların özgün gerilimleri olan toplumun kuşağımızın ilgi çekici algılarının insanın dayandığı inceliklerin nabzını tutuyor. Anadolu çarşı pazar ev içleri insan ve arayışlarının yanı sıra nesneler de canlı kanlı yer buluyor öykülerde. Eski bir televizyon bir çanta veya kalem yeri geldiğinde çok şey söylüyor insana dair. Gerçek hayatın değeri yaşamlarımızın dile getirilişi yalnızca bireysellikle değil toplumsal durumların nitelikli tespiti ile de anlam kazanıyor. Zaman kullanımı ise günümüzün parçalı zihinlerine ayna tutuyor. M. Talha Özmen zorlu bir atmosferi anlatırken bile umuda yakın bırakıyor kahramanlarını. Yitiğin karşısında kavuşma kayıplara tezat olarak karşılaşma ölüme karşın rüya iç içe bulunuyor. Onun öykülerinde hayat en az bir güzel şey veriyor insana.
Gerektiği yerlerde karmaşık ilerleyen yeri geldiğinde imgesel bir tutum geliştiren dil her hâlükârda duruluğu ve akıcılığıyla dikkat çekiyor. Sözüyle ne yaptığını iyi bilen bir yazarla karşı karşıyayız. Özmen okura dil ve kurguyla inşa edilen çarpıcı bir yolculuk teklif ediyor.