Kitaptaki üç farklı öykü zamandan bağımsız yapılarıyla yaşanabilmesi muhtemel veya yaşanıp unutulmuş hikayeleri içermektedir. Madalyon öyküsü'nde bir akademik toplantıdan dönen akademisyenin yol üzerindeki Gölyazı Köyü'nü merak ederek arabasıyla bu köyü ziyareti esnasında karşılaştığı gölden tutulan balıkların mezadında gördüğü balıkçının (Balıkçı Ahmet) elindeki madalyon ile macera başlar. Akademisyen; madalyonun nereden geldiğini tarihi bir eser olup olmadığını anlamak adına bu balıkçıyı konuşturabilmek için tekne ile ücreti karşılığında göl turu yapmaya O'nu ikna eder. Göl turu esnasında suyun çekilmesiyle su yüzüne çıkmış Kilise Kalıntıları ve kara tarafındaki arazi dikkatini çeker. Kilise Kalıntıları'nı yukarıdan daha iyi gözlemleyebilmek adına gölün karşı yakasındaki tepedeki yarı yıkık kaleye çıkmak için balıkçı ile anlaşır.
Fırtına öyküsü'nde bir Sanat Tarihi Profesörü'nün İstanbul Haliç Kenarı'nda bir sonraki vapuru beklerken can sıkıntısıyla girmiş bulunduğu bir binadaki sonradan haberdar olduğu yarışmadan bir süre sonra kibarca kovulmasıyla gelişen olaylar konu edinilmiştir. Orada yarışmadan haksızca elenerek kapıya atılan proje portfolyolarından birkaçını yanına almasıyla olaylar gelişmektedir. Fotoğraf öyküsü anlatıcısının ağzından başlayan birinci şahıs gözünden aktarılan bir hikayedir. Fotoğraf karesine sıkışmış görüntüde anlatılan hayatları çevredeki görünen şehre ait mimari öğeleri insanların o anki durumlarını yaşlı bir adamın hali üzerinden günümüz toplumu'ndaki insan ilişkilerinde yozlaşma insanı ve canlıları umursamama maddiyatın ön plana çıkması yanı sıra halen bir umudun var olduğuna dair bir fikir vermeye çabalayan kısa bir öyküdür.