"Kurucu iradenin ortaya koyduğu tarihli Türk milleti tanımı ise kimliği; kesintisiz akan kendisine katılanlarla büyüyen herkesin rengini-kokusunu nisbetince üzerine alırken kendi tadını ve yönünü genele veren bir zaman ırmağında inşâ etmektedir. Değişik hukuki düzenlemelerle bu ırmağa girenleri kabul etmekte ancak akış içinde ana unsur ile ortaklaşacaklarını varsaymaktadır. Türkiyelilik bu yaklaşımdan farklı olarak Türkiye havuzunda yüzen farklı ada ve adacıklar halinde tasavvur ettiği kimliklerin göz mesafesindeki sahil komşuluğunu esas almaktadır. Bu havuzu göçler vd. yollardan kolaylıkla yeni adalar eklenebilir bir nötr/değerden arınmış alan varsaymaktadır. Bu sebepletarihli Türklük-Müslümanlıktan Türkiyelilikle eşitlenmesini istemek kurucu çoğunluktan kimliksizleşme talep etmek anlamına gelmektedir."
Prof. Dr. Mehmet Akif Okur
Malazgirt Savaşı'ndan sonra Anadolu'da kurulan Türk devletini idare eden Selçuklu hanedanı giderek güçten düşmüş ondan doğan boşluğu Osmanlı hanedanı doldurmuştur. Osmanlı Devleti'nin yıkılışı olarak değerlendirilen 1920'lerin başında aslında aynı Türk devletinin rejim değiştirmesine Saltanat yerine Cumhuriyet idaresini benimsemesine sahne olmuştur. Bunun en bariz örneği ise Osmanlı ve Cumhuriyet'in aynı ay yıldızlı kırmızı beyaz bayrağı resmi simge olarak kullanmalarıdır. Hal böyle olunca bir tarihi devamlılık kendini hissettirir.
Bu tarihi süreç içinde yaşanan olumlu ve olumsuz gelişmelerin sık sık birbirinin tekrarı mahiyetinde karşımıza çıkması hiç şaşırtıcı değildir ve de anlaşılabilir bir şeydir."
Prof. Dr. Vahdettin Engin