Sine Ergün'ün "2017 Avrupa Birliği Edebiyat Ödülü"ne değer görülen Baştankara'daki öykülerinde yalnızlıklar hüsranlar kalakalmışlıklar kayıplar kıskançlıklar parçalanmışlıklar var. Bununla beraber yeni ufuklara fırsatlara kesişmelere ve başlangıçlara da kapı aralıyorlar. İnsanın kendi karanlığı ve ışığını; kentle çevreyle kendiyle çatışmasını ele alan bu öyküler kimi zaman dümdüz gerçekliğe dönüyor yüzünü. Kimi zaman da özlü bir meselin mesafesinden bakıyor. Ve anlattıkları kadar susmasıyla da ifadesine güç katıyorlar.
Gezginlerin niçin Baştankaralarla tanıştıktan sonra burada kaldıklarının bir daha yola çıkmadıklarının sırrını çözmüştüm bana göre. Böyle sakin iç huzuruyla dolu bir yeri bırakmak istememiş yolculuklarının amacının zaten buraya varmak olduğuna kanaat getirmiş olmalılardı. Doğrusu da buydu. En azından ilk günlerde.