Güneşin insanın içini mutlulukla dolduran sadece hatıralarımızda kalan sıcak yaz günleri yerini kavurucu ve çekilemeyecek bir işkenceye dönüştürdüğünde insanların artık tek sevdiği mevsimdi kış. Giyilen kıyafetler insanları
en azından soğuktan koruyabiliyordu. İnsanın kalbini ısıtan dinginliğin ve romantizmin mevsimi kış da artık eskisi gibi değildi. Yağmur damlaları insana huzur değil acı vermeye başlamıştı. İnsanlık bu döngü çıkmazında kaybolmuştu. Bedenlerinden acılar içinde çıkmaya çalışan ruhlarını kontrol etmeye çalışırken etrafa bakınıyor ve pişmanlıkları dışında hiçbir şey göremiyorlardı. İnsanlığın gözleri kapanırken duydukları tek şey rüzgâra karışmış yağmur sesi ve kargaların acı acı ötüşleriydi.