Hz. Peygamber'in tebliğ sürecinde muhatapları arasında Türkler bulunmamaktaydı. Hulefâ-yi Râşidîn dönemine gelindiğinde Müslümanlarla Türklerin sınırları birbirlerine yaklaşmış ilerleyen süreçte birçok Türk-İslâm devleti çeşitli bölgelerde hüküm sürmüştür. Büyük Selçukluların idaresi altında olup zamanla bağımsızlığını kazanan Harezmşahlar Türk-İslâm tarihinin en önemli güçlerinden biridir ve bu devletler içerisinde valilikten imparatorluğa geçişin güzel bir örneğini teşkil eder. Atsız'la başlayan bağımsızlık mücadelesi devletin Alâeddin Tekiş tarafından imparatorluk seviyesine çıkarılmasıyla sonuçlandı. Harezmşahlar sayesinde İslâmiyet doğuda uzun süredir durakladığı mevcut sınırlarını aştı ve Harezm'le komşu bölgelerden Asya'nın içlerine doğru yayılma imkânı buldu. Ahmet Yesevî gibi mutasavvıfların bu konudaki çabaları takdire şayandı. Harezmşahlar İslâm dünyasının Moğol tehdidinden korunmasını sağlayan önemli bir bölgede yer alıyordu. Hem devleti imparatorluğa dönüştüren Sultan Alâeddin Muhammed'in hem de kimsenin cesaret edemediği biçimde Moğollarla mücadele eden Celâleddin Harezmşah'ın diğer İslâm devletleriyle sağlıklı ilişkiler kuramaması hatta İslâm dünyasında manevî lider olan Abbâsî halifesiyle yaşadıkları rekabet bu devletin sonunu getiren önemli etkenlerdir. Elinizdeki bu kitap kısa sürede elde ettiği imparatorluk İslâmiyet'in sınırları aşan genişlemesi ve Moğollarla ısrarlı mücadelesiyle birlikte İslâm dünyasının ortak düşmanlarına karşı birlikte hareket etmedikleri takdirde ne kadar büyük zararlarla karşılaştıklarının acı bir örneği olan Harezmşahlar Devleti'ni okumanız anlamanız ve tecrübelerinden yararlanmanız amacıyla siz kıymetli okuyucular için hazırlandı. İstifade etmeniz temennisiyle.