Bütün diri varlıklar gibi yalıngukların da (insanların da) doğuştan ölüme kadar az çok iyi kötü duyğularının yanında tatlı tatsız anıları ile kıvançlı kaygılı öyküleri de olabilir.
Bu öyküler de birbirine karşı olan iki kuşa benziyorlar. Onlardan biri çok güzel tüyleri de türlü boyalı kimin başına konursa onu güldürerek gönlüne mutluluklar yağdırır. Ancak bu güzel mutluluklar kuşu uzun öd (zaman) bir yerde duramaz. O başkası da çok çil (çirkin) kanatları ok gibi tomşuğu (kuşun gagası) da ağılı (zehirli) kimin başına konursa onun gönlüne mutsuzluk ile kaygılar eker.
Kimse de bu kuşların hangisi kaçan (ne zaman) nerde nasıl kimin başına konacağını önceden bilemez. Öd (zaman) akışı ile birlikte bu kuşlar da beklenilmeyen anlarda her kişinin başına konabileceklerdir. Bu da şu demek oluyor ki biz yalıngukların (insanların) yaşamları türlü kıvandırıcı sevindirici ya da kaygılı (üzücü) öykülerin yoldaşlığında geçer.
En mutlu olan o kişilerdir ki başlarına hep güzel mutluluk kuşları konarak onları hep güldürüp sevindirse.
...
Bu basımla Atamın yaşadığı toplumun sorunlarını yansıtan ile gerçek olaylara dayanan değerli bitiklerinden bir örneği siz değerli okuyucularına sunabildiğim için kendisiyle sonsuz kıvanç duyduğumu bildirmek isterim.