Rukiye Saran Aydın Beli Bükük ile Mezar Taşı'nda bir gölgenin aslıyla birlikte geçirdiği ömrünü başakların nice badireler atlattığı hâlde umutlarını kaybetmeyişini akasyanın yıllar sonra ailesiyle birlikte eski dostuna kavuşma anını savaş cehenneminden kaçarak göç ettiği ülkede çıkmaza saplanan ailenin dramını sırtına yüklenen ağır bilgi çantasıyla beli bükülmüş bir gencin büyük sınava hazırlık sürecinde sorularla boğuşmasını yaratılmışların sonsuz yolculuğunu anlatır.
Hız toplumunda fark edilmeyen ya da görmezden gelinen ince duyguların düşüncelerin izini süren Rukiye Saran Aydın gelenekle modern arasındaki kopuşu görünenle görünmeyen arasındaki mesafeyi itinayla seçip öyküsünün merkezine yerleştirdiği kahramanlarla birlikte ortaya serer. Modern bireyin kendisiyle yüzleşmesini aynaları değil kelimeleri kullanarak başarır.