Mayıs 2005 Kartal/İstanbul. Ahşap antika sehpa üzerinde ajda bardaklarda çay ve anneanne böreği. Dedem ile anneannemle beraber yaşadıkları evde sohbet ediyoruz. Son köy enstitüsü mezunlarından o zamanki adı ile Cevizli ilkokulunun ilk ve 25 yıl müdürlüğünü yapan bu adama hayranlığım ilerleyen yaşına rağmen benim yaşımda henüz üniversite yıllarında olan bir gence hiç sıkmadan anlattıklarını uzun uzun dinletecek bir hitaba ve keyifli anılara sahip olmasıydı sanıyorum. Kendimi bildim bileli hep kafiyeli sözler afili cümleler ve şiirler söylerdi. Evet söylerdi. Çünkü hayatı boyunca hiçbirini bir yere yazmamış. Ve bu ihtiyar delikanlı aynı zamanda Aşık Veysel'in öğrencisi idi. "Dede bu şiirlerini toparlayıp bir araya getiremeyecek miyiz" diye sorduğumda sorumun cevabını naif bir tebessüm ile konuşmadan bana vermişti. O gün ben de ona bir söz verdim. Orta okuldan beri şiir yazan ben ileride ona ithafen bir şiir kitabı çıkaracağımı söyledim. Neredeyse 20 yıl sonra bunu gerçekleştirebilmek geç de olsa tarifsiz bir his yaşattı. Dedem ömrün nasip etmedi belki ikisini de görmeye ama bu kitapta buluşturdum sizi. Sana verdiğim sözü biraz daha genişlettim. Görseydin çok severdin eminim. Bir oğlum var. Torundan dedeye verilmiş söz babadan oğula hatıra yazılmış bir kitap şu an ellerimde. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün izinde ilk öğretmenim dedeme saygı ile canım oğluma sevgi ile...