Sahip olduğumuz kadınlık ve erkeklik idealleri ve kavramları iktidara dayanan yapılar içinde oluşturulmuştur. Bu nedenle toplumsal yapı ve güç odaklarının toplumsal yaşantıya ilaveten siyaseti de yönlendirmesi doğaldır. Siyasal iktidar toplumsal verilerle şekillenmektedir. Tarihsel anlamda siyasal iktidar bir zincir halinde aktarılarak gelmektedir.
Dünyayı ve siyasal iktidarı kavramanın yolu bir tarafın ezici üstünlüğüne neden olan söz konusu eşitsizliği sorgulamaktan geçmektedir. Kadınların siyasetteki varlıklarının bu denli düşük hatta "görünmez" olması kadınların sosyal düzen bekçisi olmaları ailenin bekçisi olarak görülmeleri toplumsal ahlakın temeli ve koruyucusu olarak konumlandırılmaları gibi çeşitli olgulara dayandırılmaktadır. Fakat bu yaklaşım kadının var olan siyaset dışı konumunu kabul etme ve devam etmesini onaylama gibi bir meşrulaştırma yolu olduğu görülmelidir.
Bu nedenle kadınların kadın bakış açısından politika üretmeleri çok anlamlıdır ve bu ancak 80'li yıllardan itibaren mümkün olabilmiştir.
Bu kitapta kadınların mevcut konumlarından kaynaklanan sorunlara odaklanılmasının yanı sıra eril çerçevede kısıtlanan "erkeğin" konumu ve sıkıştırılmışlığı üzerinde de durmak gerektiğine vurgu yapılmıştır. Modernleşme ve sonrası her geçen gün daha fazla maruz kaldığımız; sınıflandırılma ayrıştırılma sayılma ve adlandırılmanın olası tehlikelerine dikkat çekilmeye çalışılmıştır.