Oswald Spengler'in "Batının Çöküşü" medeniyetin akışını ve Batı dünyasının geleceğini derinlemesine inceleyen çağlar boyunca uzanan bir felsefi başyapıttır. Dünya Savaşı'nın yaraları henüz tazeyken yazılmış olan bu eser tarihin akışında tekrar eden desenleri ve kültürlerin yükseliş ve düşüşlerini analiz ederek Batı medeniyetinin kendi sonunu nasıl hazırladığını detaylı bir şekilde ortaya koyar. Spengler tarih felsefesi üzerine cesur iddialarda bulunarak medeniyetlerin organik varlıklar gibi doğduğunu büyüdüğünü ve sonunda çöküşe geçtiğini savunur. Batı dünyasının da bu kaçınılmaz kaderden muaf olmadığını öne sürer. Eser sadece bir tarih analizi değil aynı zamanda bir uyarıdır; mevcut yolu izlemeye devam ederse Batı'nın ne gibi sonuçlarla yüzleşeceğini gözler önüne serer.
"Batının Çöküşü" Goethe ve Nietzsche'nin düşünce dünyalarından beslenen Spengler'in kendi döneminin ötesine geçen bir bakış açısıyla yazılmıştır. Kitap sadece bilgiye değil aynı zamanda tarihi ve medeniyeti morfolojik bir perspektiften değerlendiren bir bakış açısına sahiptir. Spengler tarih ve medeniyetlerin yükseliş ve düşüşlerini bir dizi organik süreç olarak görür ve bu süreçlerin kaçınılmaz olarak tekrarlandığını iddia eder. Bu eser savaş sonrası koşulların ve bu koşullardan kaynaklanan sosyal ve politik değişimlerin ışığında Batı medeniyetinin geleceğine dair derinlemesine bir sorgulama sunar. Spengler'in analizleri hem tarihçiler hem de filozoflar tarafından yoğun bir şekilde tartışılmış ve eleştirilmiştir ancak eserin önemi ve etkisi inkâr edilemez.