Sanki çok büyük bir felaket yaşanmıştı ve kâinat yastaydı. Baktığım her yerde hüzün vardı sanki. Hatta hava bile hüzün kokuyordu.
Hiçbir şey yapamayacağımı hiçbir işe odaklanamayacağımı anlamıştım. Kendimi dışarı attım. Biliyordum sokakta da huzur bulamayacaktım. Her yer onun anılarıyla doluydu. Şehrin her köşesine kendimizden bir iz bırakmıştık umarsızca. Olası savaş durumlarında nükleer saldırılara karşı apartmanlara sığınak yapıldığı gibi bir gün olur da ayrılırsak anılarımızdan kaçacağımız bir sığınak bırakmalıydık kendimize. Lâkin ihtimal vermiyorduk buna. Birbirimizi bu kadar severken bizi ayıranın ancak ölüm olacağını sanıyorduk o günlerde. Oysa Azrail'den beter insanlar vardı. Canları ruhları bedenlerden ayırmadan alıyorlardı.