Türklerin Hindistan'la münasebetleri kadim çağlara dayanmasına rağmen bu durumu tarihî kaynaklar üzerinde MÖ 1. binden itibaren takip etmek mümkündür. Nitekim MÖ 3. yüzyılda Kuzeybatı Hindistan'a hâkim olan ve günümüze Sicistan/Sakastan ülke adını miras olarak bırakan Sakaları müteakip Tanrı Kut Mo-tun'un Türk ili Türkistan'da gerçekleştirdiği birtakım faaliyetler neticesinde Afganistan ve bugünkü Pakistan topraklarına sığınan Yüe-chilerin bir kısım boyları milad başlarında Kuşan Devleti'ni teşkil etmişlerdir. Bu devlet Ganj Nehri ile İndus arasındaki bütün Kuzey Hindistan'a hâkim olmuş ve bölgede Buddhizm'in serpilip gelişeceği bir zemin yarattığı gibi ilk defa bir dinî konsülü de bir araya getirmiştir. Kuşan Devleti Buddhizm'in özellikle Çin-Moğolistan sahasına yayılmasını sağlamıştır. Kuşanlardan sonra tarih sahnesine çıkan Ak Hunlar Hint toplumunun hafızasında silinmez bir yer edinmiştir.
Ak Hunları müteakip 7. yüzyılın sonlarından itibaren daha çok kuzeydeki dağlık kesime çekilmek zorunda kalan Türk zümreleri İslâm kaynaklarında da yer almaktadır. Bunlar Türk Şahiler Kalaçlar Karluk Kağanlığı vb. devletlerdir. Bunlar Gazneliler dönemine kadar varlıklarını koruyacaklar Gazne'ye çekilerek merkezî hükûmeti Alp Tegin ve yerine geçen oğlu Sebük Tegin'in teşkil edeceği bir topluluk olacaklardır. Gazneliler özellikle Mahmûd döneminde Kuzey Hindistan'ın diğer bölgelerinde yapacakları siyasi faaliyetler için Hindistan'ı zenginlik kaynağı olarak görecekler ve on yedi sefer sonrasında Kuzey Hindistan'a hâkim olacaklardır. Bu süreç aynı zamanda Hind kıtasında İslâm'ın da silinmez bir şekilde yerleşmesine sebep olacaktır. Kısa bir araya müteakip Gazneli mirasına konan Gurlular Türk Memlûkleri eliyle Kuzey Hindistan'ı yeni baştan İslâm hâkimiyetine alırken aynı zamanda Moğolların yeryüzünü kasıp kavurduğu ve Türklerin de sığınacak yurt aradığı bir dönemde Kuzey Hindistan'daki Delhi Türk Sultanlığı'nın tesisine vasıta olacaklardır.
1206'da Kıpçak-Uluborlu kabilelerinden bir Türk boyu olan Kutbeddin Aybek'le başlayan bu süreç 1414'te Tuğluk hâkimiyetinin sona ermesiyle 100 yıllık bir inkıtaya uğrayacak ve nihayet 1526'da Panipat Meydan Muharebesi'ni müteakip Timurlardan Babür Şah eliyle bu bölgelerde Türk hâkimiyeti yeniden canlanarak 1857'ye kadar etkin hâle getirilecektir.