uzak kentlerin uzak düşlerinden bir piaf göçtü alnında yazgım
dağ gibi görkemli sus bakışlı gözlerimin çeperinde aşk
tomurcuklandı ansızın düşler düştü gök küreden yüreğimin
bakir ovalarına ömrüm kanatlarında katmerlendi ansızın
masumiyet göğsümün gökyüzüsü hicran bulutlarını budayan
aşkı vuslata bulayan kalbimin kılcallarına gökkuşağını kuşandı
kışıma baharı sobeledi piaf hayatıma sızdı ansızın...
yangınların en âlâsını yamaladım özüme bir tutam köz kattım
özlemime sırf dul duygular bahtiyar olsun diye dua döktüm
sistemin sahibine sev dedi derinden gelen o kutsi ses sesinin
ateşinde yandı gece enkazında kalmış bir deprem yaşamış köy
gibiydim kekik kokularıyla örüldü tenimiz sabahları tandırda
taze ekmek kokusu sinen ellerimiz şiir tarlası gibiydi tinimiz
gözlerimizin tortusundan aşka çağlayan pınarı çağrıştırıyordu
sade yaşamımıza yansıyan içsel sevgimiz ve aşka aşılandık
uçtukça kanatlarında aşklandık piaf idik hüma olduk ansızın.