Yazar Gülçin Göktay'ın sıcacık kaleminden doğan "Karavanda Bayram" içsel bir yolculuğa davet ediyor okurları.
"Karavanda Bayram" sadece bir öykü derlemesi değil aynı zamanda insanın iç dünyasına dokunan derinlikli bir eser. Göktay'ın duyarlı kaleminden çıkan bu kitap okuru duygusal bir serüvene çıkarırken aynı zamanda yaşamın anlamını sorgulamaya yönlendiriyor.
''Kıyıdan iki basamakla çıkılan bahçedeki evin önünde bir masa ve birkaç sandalye vardı. Yazın pansiyon olarak işletildiği anlaşılan tek katlı evin önünde durmuş denize bakarken tam arkamda sessizliği ortasından yırtan bir kapı gıcırtısı duydum. Arkama döndüğümde evin kapısında dişsiz beyaz sakallı bir dede bana bakıyordu. "Bu yıl hiç kış yapmadı!" diye damdan düşer gibi lafa giren dede dişsiz ağzını kocaman açıp gülerken soluk mavi gözlerinde babama rastladım. Aslında babamın gözleri kahverengiydi ama olsun benzemenin bin bir çeşidi vardır. Sözgelimi dudağındaki utangaç ama hevesli gülücük aşağı doğru daralıp incelen kat kat olmuş yüzü çökmüş avurtlarla çıkıverecekmiş gibi görünen çene gözlerdeki çocuksu muziplik yaş aldıkça büyüyen ama büyüdükçe inadına işlevini kaybeden kulaklar ağır işitmenin yüze yansıyan utancı sanki hâlâ hayatta olmanın mahcubiyetiyle gülümseyerek özür dileyen yaşlılık... Sonradan Gideros Koyu'nun kıyısındaki pansiyonda tek başına yaşayan bu dedenin yüz yaşına iki yılı kaldığını öğrenecektim.''