Tek başınalığın orucu bozulmuş çaresizliğin borcu ödenmişti. İnsan doğru kalbi evi bellermiş o ev viran olduğunda sevgisi de ziyan olurmuş. Hayat bu kadar değil miydi her zaman kazanacak değiliz. Zararı da biliriz ancak görmeyiz. Dualar gerçek olduğunda şükreden kaç kişi kaldı ya da beş kazanınca neden on olmadı demeyen. Hayat onu anlamayacak kadar kısa manasını bulamayacak kadar uzundu aslında. Musallada yatan bugün de ben değildim. Sakin hayatımı yaşamaya kaldığım yerden devam ediyorum. Telaş etmeden ye'se kapılmadan. Fırtınada gemisini karaya getirebilene kaptan diyorlardı ben ise hala dümenimi arıyordum. Sen de artık bir mana bul diyenler bile vardı. Acele et hayat bitiyor diyenler görkemli imparatorlukları aratmıyorlardı. Telaş esasen dağılarak yok olma anlamına geliyordu tıpkı büyümekle hırslanan devletlerin zamanla küçülmesi gibi. Yavaşlıkta asalet aranmazdı belki fakat yaşam vardı hızlı giden araçtan manzara seyredilir mi? Ya da koşarken tanıdığa selam verilir mi? Oluruna bırakmak daima güvenilir bir dosta emanet bırakmak kadar rahattı.
Geriye yaşanmamış hatıralar kaldı ne rezil bir hayattı...