'Yüzünü Herkesten Saklar Gibi' nin kahramanı yazar Nida Türker yaşadığı Boğaziçi'nde sıradan gibi görünen ama iç yüzü açıldıkça esrarını arttıran olayların içine düşer: Önceki romanlarında canlandırdığı kahramanlar birer birer karşısına çıkmaktadır. Yakınları onun bellek sorunları yaşadığını sanırken Nida yepyeni bir dil denizine dalmıştır. 'Başımıza gelen içimizde olandır' düsturuyla hayatında ilişki kurduğu herkesin yazdığı roman kahramanları gibi 'kendi sureti' olduğunu fark eder. Artık zamana ve mekâna ait tüm sınırlar ortadan kalkmıştır. Gerçek mi roman mı giderek iç içe geçen bu rüya dilinde okur Boğaziçi'nin dip akıntılarında hicivli bir bilmece bulmaca oyununa dalacaktır. Biz uyurken bizde rüya gören kimdir? Yüzünü herkesten saklayan kim? Ya yüzünü gören?