İnsan ruhunu derinden etkileyen göç hikâyeleri okuyucuların iç dünyalarında kendi yaşamlarından parçalar bulmalarına olanak tanır. Basit gibi görünen kişisel anılar bile bu hikâyeler sayesinde derin bir anlam kazanır.
Dr. Ensar Göçmez kardeşimin akademik titizlik ve vefa duygusuyla kaleminden çıkan bu eser göç olgusunu ve Özbek göçmenlerin geleneksel yaşamını edebi bir duygu aktarımıyla harmanlıyor. Okuyucuyu göçmenlerin bu topraklardaki zengin geleneklerine köklü inançlarına ve günlük yaşam pratiklerine canlı bir şekilde götürüyor.
1979'daki Rus işgali sonrası vatanlarını terk etmek zorunda kalan biz göçmen Özbeklerin Hatay Ovakent'te 1982 yılında başlayan yeni hayatları ve uyum mücadeleleri yazarın uzun yıllara dayanan gözlemleri somut akademik verilerle birleştirilerek okuyucuya sunuluyor. Kitap göçmenlerin mekânsal yolculuklarının yanı sıra kültürel ve dini miraslarını nasıl koruduklarını ve yeni bir toplumda nasıl kök saldıklarını da anlatıyor.
Yazar Selim karakteri üzerinden umut hüzün hayal kırıklığı ve sevgi gibi evrensel duyguları anlatırken bu zengin kültürel dokuda aşkın insan ilişkilerinin ve geleneksel değerlerin şekillenmesini de ustalıkla işliyor. İzmirli Selim ve göçmen kızı Zahide'nin aşkı göçmenlerin bu topraklardaki kimi zaman sosyal ve kültürel çatışmalarına kimi zaman da uyum çabalarına bir metafor olarak göndermede bulunuyor. Göçmenlerin geleneksel yaşamları ve insan ruhunun derinliklerinde yaşanan duygusal dalgalanmalar umutlar sıkıntılar hayal kırıklıkları ve sevgi bu hikâyede merkezi bir yer tutuyor.
6 Şubat depremleriyle göçmenlerin yıkılan evleri ile birlikte geleneksel yaşam tarzları da sona erdi. Bu hikâye etnografik bir perspektiften hayatın beklenmedik anlarında başka hayatlarla kesişmelerin nasıl gerçekleşebileceğini ve bu buluşmaların ne kadar ani sona erebileceğini gözler önüne seriyor. Kitap hayatın ve göçün çok katmanlı hikâyesini anlatırken okuyucuya kendi iç dünyasında da bir yolculuk vaat ediyor.
Prof. Dr. Nurettin Hatunoğlu
BEÜ Öğr. Üyesi
1982 Özbek Göçmeni