Tarih bilimi iki ayak üzerine oturmuştur. Bu ayaklardan biri ZAMAN diğeri de MEKANDIR. Bu iki düzlem içinde elbette İNSAN denilen varlığın yeri çok özeldir. İnsan denilen varlık tarihin öznesidir ruhudur. Örgütlenmiş belli amaç ve ruhla bir araya gelen ve zamanla ULUSLAŞMA süreci yaşayan bu halklar birbirleri ile temas kurmak ve birlikte yaşamak zorundadırlar.
Ancak tarihi ve beşeri coğrafyanın uluslara dayattığı HAYAT SAHASI gerçeği bu farklı halkları ister istemez rakip düşman haline de getirecektir.
Tarih boyunca ATA DEDELERİMİZ ne kuzeye ne de doğuya yürümediler. Gözleri hep batıdaydı. Ancak önlerinde bu coğrafyanın RUS KİMLİĞİ altında oluşan bir ulus vardı. Bu ulus da coğrafyalarının kurbanı oldular. İklim ve yaşam koşulları onları daha sıcak ılık ve her şeyden önce " SICAK DENİZLERE" doğru yönlendiriyordu.
O halde son analizde tarih ve coğrafya bu iki ulusu birbirine neredeyse mahkum etti. ALTINORDA'nın dağılması boşluğu MOSKOVA KNEZLİĞİ'NİN doldurması KIRIM HANLIĞI'NIN düşmesi artık MOSKOVA ve İSTANBULU doğrudan teması ile sonuçlanması demekti.
Elinizde tuttuğunuz çalışma eşim FEHMİ YÜCESOY'un sabırla kaleme aldığı çalışmalardan biridir.
AYŞE ALİ YÜCESOY