İçi boşalmış bomboş deniz kabuklarından denizin sesi duyulur sona sürükleyen amansız dalgaların sesi. Çok eski çağlardan çıkagelir. Uğultuyu bir an olsun dindiremezsiniz. Yazarlar ikide birde bu uğultuyu yazmak isterler. Deniz kabuklarından birçok kez insan sesleri de işittim kesik boğuk; deniz uğultularına karışmış. Bugüne kadar yazamadım.
Öyküleri romanları senaryoları eleştirileri edebiyat dünyasına dair gözlemleri ve anılarıyla yazıyla ilişkimizi hep diri tutanlardan Selim İleri'nin yeni romanı Yalnız Evler Soğuk Olur'un kendine has bir özelliği var: Bu romanın anlatıcısı Selim İleri'ye çok benziyor; adeta onun anılarına sahipmişçesine aynı yollardan geçiyor yaşadığı yerlerden onunkine benzer bir çocukluktan sahneler hatırlıyor. Dahası tıpkı İleri gibi o da yazıyor hatta belki aynı kitapları kaleme almış.
Vaktiyle yaratmış olduğu kahramanlar özellikle aşk romanları yazarı Süha Rikkat karşısına çıkıp ondan hesap sorduğunda anlatıcı tıpkı Selim İleri'nin de yapacağı gibi elli yılı aşan bir yazı deneyimiyle onunla yüzleşiyor.
Selim İleri ile Yalnız Evler Soğuk Olur'un anlatıcısı arasındaki ilişki İleri'nin çok sevdiği Nahid Sırrı Örik'in "Bir Küçük Çocuk" öyküsüne düştüğü notu hatırlatıyor: "Bu yazının anlattığı çocuk ben değilim ve çocukluk hatıraları benim kendi çocukluğumun hatıraları değildir. Fakat kendi çocukluğumun hatıralarıyla bu hatıralar arasında bazı kısımlar birbirinin aynı gibidir."
Bir yaşamdan birçok yaşama bir evden birçok eve dağılmış hiç dinmeyen acılar genç ölümler darağaçları.