"Mübadele" günlük yaşantımızda da edebiyatımızda da "cuk" diye yerine oturmuş adeta sıradanlaşmış bir sözcüktür. Biz yani mübadeleyi kendisi yaşamamış ikinci üçüncü dördüncü kuşaklar için bu sıradandır. Sayıları çok çok azalmış bulunan mübadele şamarını yemiş birinci kuşak için durum böyle midir acaba? Çünkü anımsamaya kafanızda canlandırmaya çalışın: mübadil demek Midilli'de Girit'te Yunan anakarasının kuzeyinde Selanik Grebene Kavala vb. yörelerde evi/barkı çifti/çubuğu işi/gücü çoluk/çocuğu olan insanın bitki misali yerinden sökülüp atılması demektir! İş sadece siyasal ve sosyo/ekonomik değildir. Bu; insanın toprağından içtiği sudan soluduğu havadan yöresinin besinlerinden ikliminden kopması yeşerip yeşermeyeceği şüpheli yeni bir toprağa savrulması anlamına gelir. Kısacası kişi yurdundan çıkarılınca atalarının da olsa kendisinin bilmediği bir yere getirilmesinin uyumsuzluklarını alıştığı düzenden sonra düzensizliği kimileyin giderek sefalete düşmeyi yaşar. Sanki gerçek dışı bir dünya gibidir yeni yer. Fotoğraflarını dikkatle inceleyin buradan giden oradan gelen mübadillerin gözlerine ve yüzlerine kazınmış çizgilere bakın... Tümünde de o yurt özlemi burukluğunu bulacaksınız. Fotoğrafları zenginleştiren şiirler mübadelenin acısını yansıtıyor. Tarihçilerin söylemiyle; birinci kuşak yeni yurduna yerleşmeye çalışır ikinci kuşak genişleme mal/mülk peşine düşer üçüncü kuşak ise geriye bakar köklerinin izini sürer.
Berkant Çolak'ın bu kitabi sizlere mübadele olgusunda düşü düşten gerçeği gerçekten nostaljiyi yaşatacak çocuklarınıza/torunlarınıza saklayacağınız bir kitap olacaktır.
Köklerinizin kitabı!
Ahmet Yorulmaz