Asil ve mağrur bir kadın gibiydi kavaklar. Uzun boyunlarını güçlü zarif gövdelerini hiç eğmeden daima dimdik dururlardı. Ayrıca kökleri de diğer ağaçların kökleri gibi toprağın en diplerinde değil daha yüzeye yakın olurdu. Her an göçecek de özgürlüğünü toprağa kaptırmayacak gibi...
Dünyaya meydan okuyan yalnızlığıyla kalabalıklaşan mutluluğun yegâne şartını beyaz atlı prenslere bağlamayan bir ağaç fidanından ormana evrilen Suzan'ın dünyaya kök salış hikâyesini anlatıyor Kavaklar
ve Kökler Kadar. Toplum baskısıyla beraber sandıklara kapatılan hevesli yaşanamamışlıklar sayfalarca birikmiş karakalem resimler milenyumu umutla bekleyen 90'ların sonunda bir İstanbul köksüzlüğe rağmen filizlenen bir ağaç olma arzusu...
Seda Nida Demir Kavaklar ve Kökler Kadar adlı romanında yeniden doğuşu simgeleyen kavaklar gibi bir kadının hayata köklenişini sosyolojik bağların yansımalarını ve insana baktığı pencereyi bizlere aktarıyor.
Kavaklar ve Kökler Kadar sadece bir roman değil aynı zamanda bir ruh haritası. Okuru Suzan'ın yaşadığı kendine ait olan o efsunlu dünyaya aldığı radikal kararlarla birlikte şekillenen yolculuğuna davet ediyor.