"Kuyudaki adamları göreceksin. Kendi çölünde kaybolduğunda. Kendini ve yaşadığın yerleri terk edip her şeyden uzaklaştığında. Kendini asla yanına almadığında. O zaman kuyudaki adamları kurtarmak için bir fikir belirebilir aklında. Kuyu nedir? Aslan kimdir? Sen kimsin? Gurbet neresidir?"
Unutulmuş Sesler Odası gizemli atmosferi ve çarpıcı imgeleriyle insanın kendisiyle hesaplaşmasını çaresizliklerini zayıflıklarını arayışlarını ve inançlarını ele alır. Gözlem gücünün derinliğiyle bireyin psikolojik ve sosyolojik boyutlarını bütün yönleriyle okura aktarır.
Böbrekleri bitmiş küçük kız kardeşin yaşından beklenmeyecek iç yakıcı tevekküllü duruşu oda içindeki seslerden kendi sesini bulamayan karakterin yalnızlığı bilmediği evin kapısını çalarak kapıyı kimin açacağını merak eden adamın gizem dolu hali kuyudaki adamların bütün insanlığın varoluşunu kurcalayan izleri... Öykü evreni hüzünlü olsa da satır aralarından sızan umut içimizi ısıtmaktadır.
Mesut Doğan gerçekçi ve büyülü gerçekçi öykülerin iç içe olduğu Unutulmuş Sesler Odası'nda dünya gurbetinde olan insanın ruh hallerini canlı bir şekilde resmeder.