Ahlakın kaynağının ne olduğu sorusuna şimdiye kadar verilmiş cevaplar ikna edici değildir. Ahlak ne töresel uygunluktan ne sağduyudan ne akıldan ne empatiden ne de benzeri bir kavramdan sökün ediyor olamaz. Bunun gibi evrensel ahlak kurallarından ya da ahlak yasalarından söz etmenin somut bir karşılığı yoktur. Spekülasyon olmayan bir etik teorisi inşa etmek için antropolojiye başvurmak gerekir. Buna yine bir antropoloji çalışması olan çağdaş avcı-toplayıcılar hakkında yapılan araştırmalar eklenmelidir. Evveli toplumlar ve çağdaş avcı-toplayıcı toplumların ilişkileri dayanışma zemini üzerinde yükselir örülür. Dayanışmanın toplumsal ilişkilerin zemini olduğu bu toplumlarda bizim ahlak sorunu olarak tartıştığımız olgular yoktur. Evveli toplumların çağdaş avcı-toplayıcıların ahlaki yapılanmasına benzer bir toplumu büyük ölçekte öngörmek mümkündür. Bunun için modern dünyada dayanışmanın nasıl ve nerede ortaya çıktığını tespit etmek gerekir. Bu yaklaşımla antropoloji alanından çıkıp iktisadın alanına girilir. Bu noktada da Paris Kömünü'nden başlayarak tecrübesi edinilmiş komün yapılarını araştırmak gerekir. Dayanışma Etiği bu üç alanı üç ayrı bölümde işleyerek yeni bir etik teorisi sunuyor.