En bilge insan başlangıçtaki insandı. Yazıdan ve medeniyetten çok önce yeryüzünde gezen atalarımız vahşi hayvanlara yem olarak soğuk mağaralarda donarak hastalıklardan kırılarak hayatın gerçek yüzünü deneyimlemişti. Sonra yazı bulundu devletler çıktı sınırlar çekildi evler lüksleşti ve insanlığın gözüne yavaş yavaş perde inmeye başladı. Tahta evlerde yaşayan para diye bir pulun peşinde koşan "modern" insanlar bilge insanların yaşadığı hayata çoktan yabancılaşmışlardı. Tarih ilerledikçe bu yabancılaşma korkunç boyutlara ulaştı. Durum o kadar korkunçtu ki bazı azizler filozoflar liderler ve onların uyduruk fikirleri yüzünden günümüzde hayatı anlayan hayatı gören onun özüne hâkim hiçbir insan kalmadı. Konforun zehirli sarmaşığı gözleri tamamen kör etmişti artık. Onlar göklere baktılar sözde "derin" düşüncelere daldılar kalemlerinin ucunu sivrilttiler ve hiç utanmadan hayatın anlamı namına "Aşk" yazdılar kitaplarına. "Erdem" dediler bir karşılığı varmış gibi. "Din" "Şöhret" "Para" başka komik cevaplardı.
Oysa başlangıçta acı vardı.