Oğlumun ölüm yıldönümünde sabah erkenden kalkıp mezarının başına gittim. Mezarının yanına boylu boyunca uzanıp kolumu mezarının üzerine attım ve onu adeta evde o yatarken yanına uzanıp sever gibi sevdim ve onunla dertleştim. Ona hiçbir zaman söylemek isteyip de söyleyemediğim sevgi cümleleri kurdum. Sonra mezarının yanında onun mis gibi evlat kokan kokusunu duyarak sarılıp uyudum. Ne kadar zaman uyumuşum bilemiyorum birden "Baba! Baba! Kalk!" sözleriyle gözlerimi açtım. Selda da Zeynep de benim gibi işten izin alıp erkenden oğlumun mezarını ziyaret etmeye gelmişlerdi. Onları görünce kendimi topladım ve ayağa kalkıp üstümdeki tozları elimle çırptım. Selda mezar başında uzun bir süre Kuran okudu. Üçümüz de sessiz sessiz hem ağlıyor hem de dua ediyorduk. Selda Kuran okumasını bitirdikten sonra Kuran'ını koltuğunun altına aldı ve hiçbir şey konuşmadan mezarın yanından uzaklaşmaya başladı. Zeynep de benimle sarılıp öpüştükten sonra kendimi fazla kaybetmememi çünkü artık yapılacak bir şeyin olmadığını söyledi. Annesinin ardından yürüyerek mezarlığı terk etti. Ben güneş batana kadar mezarlıkta oğlumun mezarının yanında oturdum sürekli onunla dertleştim. Ona konuştuğum her cümlemin arkasından ona yaşattığım acılardan dolayı binlerce kez özür dileyip beni affetmesini ve bağışlamasını istedim.