1. Dünya Savaşı'nın hemen ertesinde ortaya çıkan ve etkinliğini yoğun olarak 2. Dünya Savaşı'na kadar sürdüren gerçeküstücülük akımı sadece yeni bir edebiyat değil aynı zamanda yeni bir insan yaratmayı da amaçlıyordu. Köklerini edebiyat dışı alanlarda da bulan neredeyse tüm sanat dallarında etkili olan gerçeküstücülük; bilim ahlak inanç ve gelenek karşısında takındığı yıkıcı tutumuyla siyasete sosyal yaşama bulaşırken gerçeklik kavrayışımızı kökünden sarstı.