Hz. Peygamberin koymuş olduğu hükümlere razı olmakla ona itaat etmek arasında bir ilgi vardır. Bu manaya göre Kur'an-ı Kerim "Hz. Peygambere itaati emretmiştir."4 Resulullah da dinî bir
hüküm koyduğunda insanların almalarını istemiş5 ve elçi olması münasebetiyle elçiye isyanın onu gönderene isyan olduğunu şu hadisiyle vurgulamıştır: "Kim bana itaat ederse Allah'a itaat etmiş kim de bana isyan ederse Allah'a isyan etmiş olur."6 Bu rivayetteki ana tema peygamber'in Allah Teâlâ'nın elçisi olduğuna vurgudur. Dolayısıyla elçiyi reddetmek onu göndereni de reddetmektir. Tam da bu çerçevede sünnetten dayanağı olmayan işlerin geçerli olmadığını ifade eden Hz. Muhammed (s.a.v.) konuyla ilgili şu uyarıyı yapmıştır: "Sizden biriniz koltuğuna kurulmuş bir vaziyetteyken kendilerine bir sözüm ulaştığında veya bir emrim ya da yasağım geldiğinde "Biz Allah'ın Kitabında bulduğumuzdan başkasını almayız; o neyi helal kıldıysa alırız neyi haram kıldıysa almayız." Dediklerini duymayayım. Dikkat edin! Allah'ın Resulünün haram kıldığı da Allah'ın haram kıldığı gibidir."7Bu rivayet üzerinde iyi düşünülecek olursa sünnetin hayatın ibadet ahlak iktisat hukuk siyaset uluslararası ilişkiler eğitim ve öğretim alanlarındaki olmazsa olmazlığı daha iyi fark edilmiş olur. Bu sahih rivayetler karşısında kişinin laf üretip din konusunda Peygamberden daha endişeli olduğunu iddia etmenin savunulur bir tarafı yoktur.