Tartışmasız dünyanın en zengin birkaç şiir dili içinde yer alan Türkçenin zenginliğini "kendi edebiyatını yapan yüzü"nü mutlaka dikkate alarak belirlemeliyiz. Yahya Kemal "Ölüm âsûde bahâr ülkesidir bir rinde" demişti. Eğer ölen "rind" ise ölüm âsûde bahar ülkesi olur! Bu geçici yani bağlama göre geçerlilik kazanan anlamı dilin zenginlikleri arasında saymayacak mıyız?
Dil çağrışımlarla zenginleşir. Bir dilin zenginliği değerlendirilirken o dille yazılmış edebî metinlerin -özellikle de şiirlerin- mutlaka dikkate alınması gerekir. Bir bakıma "dilin yeniden inşası" sonucunda elde edilen şiir dili anlamın ne kadar değişebildiğinin tipik bir göstergesidir. Dile apayrı bir "hava" kazandıran bu değişimi görmeyen bir değerlendirme yeterli olamaz. Erzurumlu Emrah'ın "Sabahtan uğradım ben bir fidana / Dedim mahmur musun dedi ki yok yok" mısralarındaki "fidan" "yeni yeni yetişmekte olan ağaç" anlamında olsaydı şair meyve bahçesine gitmiş olurdu; fidan da ona "mahmur değilim" demezdi! "Fidan" istiaresi bizi bir ağaca değil bir güzele götürüyor.
Özellikle son dönem şiirlerinde kelime sayısını olabildiği kadar azaltan ve buna karşılık kullandığı az sayıdaki kelimenin çağrışım gücünü arttırmak üzere "geçici anlamlar" yükleyen Ahmed Hâşim'in şiir dilinin zenginliğini kullandığı kelime sayısından hareketle belirlemek doğru olabilir mi!