Soralım bakalım dünyadaki lisanlara... Kaç kere "Ben öldüm." dedirtebilirler bir insana? Ölümlü bir insan olan Solomon dokuz tanrısal varlığın kendi arasında girdiği bir iddianın başrolüdür. Varlıkların sekizi dokuzuncu ve en genç üyeleri olan Geveze'ye karşı taraf olur. İddia için seçilen Solomon MÖ 50.000 sularında güneydoğu Asya'da hayata gözlerini açar. Ne yazık ki onun için kurulan planlardan habersizdir. İddia akabinde Geveze'yi haksız çıkarmak isteyen sekizlinin oyuncağı olmaktan başka şansı yoktur. Yeri gelir başka bir insan türü olarak doğar ve kendi ırkını diğer insan türlerine karşı korumağa çalışır. Yeri gelir içine doğduğu toplumun velinimeti olur ve onları istemsizce katleder. Yeri gelir zamanının en büyük hukuk reformistlerinden biri olan Lagaş kralı Uru-Ka-Gina'nın en yakın adamı olur. Yeri gelir Filistin'de H.Z İbrahim'le tanışır Mısır yolculuğunda ona yoldaşlık eder. Yeri gelir çok sevdiği ve sadakatinden ödün vermediği Mısır firavunu Akhenaton'un geride bıraktığı şehri Akhetaten için ölüme göğüs gerer. Yeri gelir evinden kaçarken kaybolan Mitanni prensi Jiaş-Jiara'yı yoluna döndürür. Yeri gelir meşhur Troya savaşında Akhalıların safında dövüşür. Yeri gelir ünlü ozan Homeros'u anmak için kurulan yarışmalarda boy gösterir. Dünyaya her dönüşünde bir şeylerin farkındalığına varıp içine düştüğü döngüyü sorgulayan Solomon için tanrılar da ölümlüler de birdir. Onları birbirinden ayırmak kaçınılmaz bir oksimorondur. Ne var ki bazı kimseler için bu bir tutku haline gelmiştir. İlk döngünün sonuna doğru bu tutku bir kelimede özetlenebilir hale gelir: aşk.