Dünyâ mîmârlığının henüz aşılamayan zirvesinde Ağırnaslı Koca Sinan oturmaktadır. Onun bir destân kıvâmındaki hayâtı sayılması insan tâkatini aşan bir eser yekûnu ile örülmüştür. Mîmâr Sinan uzun ve bereketli ömrünün sonlarına doğru hayâtını ve eserlerini kitap hâline getirmek ister. Bu maksatla yola çıktığında yazma faaliyetinin mîmârlıktan ayrı bir iş olduğunu anlar ve eli kalem tutan üslûb sâhibi bir genç arar. Ona Sâ'î Mustafa Çelebî'yi tavsiye ederler. Dâvete icâbet eden Sâ'î Mustafa Çelebî Mîmârbaşı Sinan Ağa'dan dinlediklerini kâğıda aktarır ve ortaya Tezkiretü'l-Bünyân adlı şâheser çıkar. Türk yazı âleminin en başta gelen yazma eserlerinden biri olan Tezkiretü'l-Bünyân yazıldığı çağdan başlayarak matbaanın devreye girdiği demlerde bile el ile çoğaltılmış yâni istinsâh edilmiştir. Turgut Güler Üçüncü Selîm Hân zamânına târîhlenen Süleymâniye Kütüphânesi'ndeki yazma nüshadan günümüz Türkçesine aktardığı bu eşsiz kitapla Dünyâ'yı daha yaşanılabilir daha güzel bir mekâna dönüştüren büyük mîmâr Koca Sinan'ı ve eserlerini bugünkü nesillere tanıtıyor.
Geçdi bu demde Cihân'dan Pîr-i Mi'mârân Sinân