Travmatik deneyimler bireyler üzerinde derin etkiler bırakabilir ve ruhsal sağlıklarını ciddi şekilde etkileyebilir. Bazen de travmatik deneyimler toplu olarak yaşanabilir. Nitekim yakın bir tarihte ülkemizde dünyada eşine az rastlanan nitelikte yıkıcı olan depremler art arda yaşanmış ve hepimizin hayatını kökten etkilemiştir. Süreç halen artçı depremlerle devam ettiği için de travma yıkıcı etkisini göstermeye devam etmektedir.
Biz aile hekimleri aile hekimliğinin tanımı itibari ile (yaş cinsiyet hastalık ayırt etmeksizin bireysel kapsamlı sürekli ve bütüncül sağlık hizmeti veren uzmanlık eğitimi almış birinci basamak hekimidir) travmatik olaylarda hastalarımızın yaşadıkları travmatik deneyimlerle başa çıkabilmeleri iyileşme sürecine adım atabilmeleri ve destek alabilmeleri konusunda kilit bir rol oynuyoruz.
Bu kitap aile hekimliği alanında çalışan sağlık çalışanlarına ve travma ile mücadelede aktif rol oynayan herkese rehberlik etmeyi amaçlamaktadır. Çalışmamız içerik olarak travma sonrası stres bozukluğu ve travma deneyimlerine odaklanarak bu zorlu dönemde insanların sağlık ve psikolojik ihtiyaçlarına nasıl yanıt verebileceğimizi dayanıklılığı nasıl artırabileceğimizi ve toplumu nasıl destekleyebileceğimizi ele alıyor. Ayrıca bu kitapta travma sonrası stres bozukluğunun temel unsurları semptomları ve etkileri hakkında bilgiler paylaşılıyor.
Kitapta aile hekimlerinin hastalarını tanıma değerlendirme doğru yönlendirme ve gerektiğinde uygun tedavi seçeneklerini sunma konularında nasıl yardımcı olabileceklerinden de bahsediliyor. Yapılan araştırmalara göre travma sonrası stres bozukluğuyla mücadele eden hastaların genellikle en yakın sağlık çalışanlarına başvurarak yardım aradıkları tespit edilmiştir. Bu nedenle aile hekimlerinin rolü büyük bir önem taşımaktadır. Bizler hastalarımızın güvenini kazanarak onlara destek olabilir onları anlamaya çalışarak empati kurabilir ve uygun tedavi planlarına yönlendirme yapabiliriz. Aile hekimlerinin sağladığı erken teşhis müdahale ve sürekli destek hastaların travma sonrası stres bozukluğuyla başa çıkma sürecinde önemli bir fark oluşturabilir.
Çalışmamıza destek veren tüm yazarlara şükranlarımı sunuyor çalışmamızın tüm aile hekimlerine ve sağlık çalışanlarına faydalı olmasını diliyorum.
Doç. Dr. Kenan Taştan