Thomas Hobbes Leviathan'ı İngiltere'deki içsavaştan kaçıp Fransa'da II. Charles'ın öğretmenliğini yaptığı yıllarda kaleme alır. 1651'de yayımlanan metin Machiavelli'nin Prens'iyle birlikte Batı felsefesini şekillendiren eserler arasında sayılır. Yüzeysel bir bakışla bir siyaset felsefesi incelemesi olarak değerlendirilebilecek metin yazarın insan doğası üzerine tespitleriyle başlar devletin ve egemenin tanımıyla devam eder ve son olarak din-siyaset ilişkisini ele alır; tüm bu terimleri kapsamlı şekilde tanımlar. Bu yüzden her yetişkinin en az bir defa okuması gereken insan yaşamına dair sosyolojik antropolojik ve hatta psikolojik gözlemleri de kapsayan toplum ve birey yaşamına dair vazgeçilmez bir rehberdir Leviathan.
Üzerine sayısız başka kitap tez hatta senaryo yazılmış metin yönetim bilimi ile insan bilimini buluşturan din de dahil pek çok şeyi devlete bağlayan bir görüşün kapsamlı bir ifadesidir. Belki de bu nedenle Hobbes kitabına ve hayalindeki devlete bu ismi vermeyi tercih eder; insanın ve toplumun yaşamı Leviathan adlı bu heybetli canavara emanettir Hobbes'un gözünde.