...Önce şehrin kenar mahallesinden sonra uçsuz bucaksız bir bozkırdan derken sazlıklarla kaplı bir derenin yamacından geçti tren. Ufukta beliren tepeler lacivertten mora mordan kahverengiye dönüşüyordu. Bahçe çitlerine tüneyen saksağanlar trenin sesinden ürküp göğe doğru uçuşuyor ağaçlar ve elektrik direkleriyse gerilerde kalıyordu. Çok geçmeden köyün evleri göründü. Arkadaşları eski istasyon binasının önünde bekliyorlardı. Beklerken de türkü söylüyorlardı. Ne güzel bir türküydü bu ne güzel söylüyorlardı! Cumali de trenin penceresini açıp onlara katıldı...