"Bunu bir kez daha söylemeyeceğim: Fransa'yı Jules Michelet ile aynı titiz ve karmaşık tutkuyla seviyorum. Erdemleriyle kusurları yeğlediklerimle kabul etmeye zorlandıklarım arasında ayrım gözetmeden. Ama bu tutku bu kitabın sayfaları arasına pek sızmayacaktır. Onu özenle uzakta tutacağım. Beni tuzağa düşürebilir şaşırtabilir bu yüzden onu yakın göz hapsine alacağım. Ve yolumda ilerlerken olası zaaflarıma da işaret edeceğim. Çünkü Fransa'dan sanki başka bir ülke başka bir yurt başka bir ulusmuş gibi söz etmeye kararlıyım.
Elinden geldiğince tarafsız bir "gözlemci" olması gereken tarihçi kendisini bir çeşit kişisel suskunluğa mahkûm etmek zorundadır. Daha önceki çalışmalarımdan dolayı böyle bir çaba benim için belki daha kolay olacaktır. Akdeniz ya da kapitalizm üzerine kitaplarımda Fransa'yı uzaktan bazen çok uzaktan ama ötekilerin arasında ötekilere benzer bir gerçeklik olarak süzdüm. Böylece bana çok yakın olan bu çevreye geç ama apaçık bir zevkle vardım: Tarihçi gerçekte yalnız kendi ülkesinin tarihiyle rahat ilişkiler içindedir bu tarihin dönemeçlerini değişimlerini özgünlüklerini zayıflıklarını neredeyse içgüdüsel olarak kavrar. Başka yerde kamp kurduğu zaman ne kadar derin bilgi sahibi olursa olsun asla böylesine kozları yoktur."
Fernand Braudel