Kur'an-ı Kerim Allah'ın insanlığa bir lütuf olarak gönderdiği ilâhî mesajların sonuncusudur. Onun insanlığa ulaşması yine bir insan olan Peygamberimiz (s.a.v.) aracılığıyla olmuştur. Bu sebeple İslâm'ın iki temel kaynağı arasındaki bağlantıyı ortaya koymanın önemi yadsınamaz.
Bu çalışmanın en temel savlarından birisi Allah'ın Kitab'ı ve Rasûlü'nün Sünneti'nin birbirinden ayrı düşünülemeyecek şekilde İslâmî hayatın gereklerini ortaya koymuş olmalarıdır. Böyle bir hayat tarzını oluşturmada Sünnet'in rolü inkâr edilemeyecek kadar büyüktür. Kur'an'daki "salât" lafzı Sahih Sünnet ile dildeki "dua" anlamından alınmış; günde beş defa yerine getirilmesi gereken sistemli bir ibadet olmuştur. Böylelikle Sünnet ve onu oluşturan hadisler Kur'an'ın manen tahrîfini engellemiştir. Kur'an'ın muhafazası Allah'ın (c.c.) bir teminatı olduğuna göre; O bunu belli bir oranda Sünnet vasıtasıyla gerçekleştirmiştir. Sünnet bir anlamda Kur'an'ın başlıklar halinde verdiği birçok konunun içini doldurmuş her türlü müdahaleye karşı Kur'an'ı korumuştur.
Ne Kur'an olmaksızın bir Sünnet ne de Sünnet olmaksızın bir Kur'an düşünülebilir. Her türlü düşünce teşebbüs ve anlayış daima bu iki temel kaynaktan onay almak zorunluluğundadır. Kültürler arası rekabet ve çatışma ortamının eksik olmadığı dünyamızda Sünnet toplum yapısı ahlâki ilkeler din pratiği ve kimlik arayışları yönünden her dönemde Müslümanlar için çok büyük bir öneme sahiptir. Ona bu önemi kazandıran da her şeyden önce bizzat Allah'ın Kelâmı olan Kur'an-ı Kerim'dir.