Yüzüm. Tam karşımda aynadaydı. Ayrıksı parçalar hâlinde değil bir bütün olarak. Bağlantısız gözler dudaklar ve burun delikleri şeklinde değil ben olarak. "Merhaba yabancı" dedim yüksek sesle. İşte oradaydım.
Sadie Montgomery hayatının en büyük başarısını kutlayacakken talihsiz bir olay sonucu kendini hastanede bulur. Yüz körlüğü olarak bilinen bir hastalığı vardır artık. Baktığı her yüz birbirinden bağımsız parçalardan oluşan karmakarışık bir yapboz gibidir.
Sadie bu hastalıkla baş etmeye ailevi sorunlarını halletmeye ve sevgili köpeği Peanut'la ilgilenmeye adamıştır kendini. Bir de annesinden miras kalan portre ressamlığını devam ettirmeye... Kendi ayaklarının üzerinde durmaya çalışırken tepetaklak olan hayatını yaşanabilir kılmak için üstün bir çaba gösterse de bir noktadan sonra yardım istemek zorunda kalacaktır ve işe bakın ki kapı komşusu tam bir Yardımsever'dir.
Bir tarafta ön yargıları bir tarafta sıkı sıkıya bağlı olduğu hayalleri olan Sadie'nin hayatında hiçbir şey net değildir çünkü zaten herhangi bir şeyi net görmesi imkânsız gibidir. Fakat hayat bakmasanız da görebileceğiniz onca güzellikle doludur. Sadie'nin hiç beklemediği anda karşısına çıkan insanlar gibi... Üstelik görmenin her zaman başka yolları da vardır. Tıpkı Sadie'nin denediği yollar gibi...