Günümüzde hem İslâm dünyasında hem de Batı dünyasında İslâm siyâset düşüncesi ve İslâm siyâset düşüncesi tarihi ile ilgili çalışmalar gittikçe artmaktadır. Bu çalışmalarda güncel tartışmalar yapılırken ve çağdaş yorum ve görüşler geliştirilirken İslâm siyâset düşüncesinin önemli bir bölümüne teorisyenlik yapan ilk dönem kelâmcılarının çalışmalarına ilişkin yeterince atıflar yapılmadığı görülmektedir. Zira elimizdeki çalışmalarda daha çok Eş'arȋ ve Mȃtȗrȋdȋ sonrası tecrübeye dayanılmakta onlardan önceki zengin entellektüel ve kültürel birikim atlanılmaktadır. Bu nedenle ilk dönem İslȃm düşüncesi ve düşünürleri hakkında henüz yapılmamış ancak ümitli bakışlarımızı diktiğimiz birçok çalışmayı beklemek durumundayız. Elimizdeki çalışmaların hicrȋ dördüncü asırdan sonraki birikime dayanmış olması yüzünden İslȃm siyȃset düşüncesi hakkındaki değerlendirmelerimiz ilk dönem İslâm siyâset düşüncesi açısından temelsiz kalmaktadır. Hâlbuki çağdaş İslâmî siyasal ve toplumsal akımlar kısmen de olsa bazı tarihsel öncüller ve daha eski modeller üzerine kuruludur. Bu sebeple ilk dönem siyasal tartışmaların açık bir şekilde ortaya çıkarılması ve çağdaş İslâmî siyâset anlayışının dayandığı tarihî kökenin netleştirilmesi gerekmektedir.
Biz de elinizdeki "Ehl-i sünnet Siyasal Düşüncesinin Oluşumu" adlı eserimizde İslam siyaset düşüncesi konusunda etki ve katkıları bulunan şahsiyetlerin siyȃsȋ görüşlerini ele alıp inceledik. Kelam tarihi açısından baktığımızda Asr-ı Saadet dediğimiz Hz. Peygamber ve dört halȋfe devrinden sonra en önemli dönem olduğuna inandığımız Emevî ve Abbȃsî döneminde yaşayan üç büyük İslâm kelâmcısının siyâsî görüşlerini ele aldık. Bunu yaparken de zaman zaman Büveyhî Fatımî yönetiminin sürdüğü dönem ile Selçukluların ilk yıllarına tekabül eden ilk beş asırda yaşayan ve kelâm kaynaklarında "mütekaddimûn" diye adlandırılan Gazâlî öncesi ilk dönem ulemȃsının eserlerine de müracaat etme gerekliliği duyduk. Zira kanaatimize göre İslâm siyasal düşüncesini doğru bir biçimde anlayabilmek için ilk beş asır ve son dört asrı çok iyi bilmek gerekmektedir. Ortadaki asırlar da şerh ve haşiyeler dönemi olduğu için geçmişin anlaşılmasını sağlayacak kavramsal tahliller yapmakla vadesini tamamlamıştır. Elinizdeki çalışma konuya yeni boyutlar kazandıracağı gibi okuyuculara daha geniş ufuklar açacaktır.