Almanya'nın öncülüğünü yaptığı "Dördüncü Sanayi Devrimi" (Sanayi 4.0) aşamasında; yani "dijital dönüşüm çağı"nda olduğumuz realitesini inkâr edemeyiz. Küresel rekabetin daha da zor olduğu söz konusu bu çağda "dijitalleşme" yaşamımızın her alanını kuşatmış ve daha ileri düzeyde yaşanmıştır. Bu bağlamda şirketlerin -akıllı fabrikaların- katma değeri yüksek ürünler üreterek kârlı olarak büyümelerinde ve dolayısıyla ülkelerin -akıllı şehirlerin- kalkınmalarında yapması gereken "dijitalleşme"ye önem vererek "dijital dönüşüm"ü tamamen geçirmek olmalıdır. Burada da şirketlerin yeniliği temele alan kurum kültürüne sahip olmada kurumsal dönüşüme uğramaları gerektiği hususu önem kazanmaktadır. Ayrıca bu çağda köklü bir devrim daha yaşanmıştır. Bu da Japonya'nın nitelemesi olan Toplum 5.0 ("süper akıllı toplum") realitesidir; toplumu teknolojiyle uyumlu hâle getirmek; yani toplumu "süper akıllı topluma" dönüştürmek gerekmektedir. Kısacası küreselleşmenin sonucu ortaya çıkan iktisadi (ekonomik) toplumsal ve çevresel sorunlara da Toplum 5.0 ("süper akıllı toplum") Sanayi 4.0'ın getirdiği teknolojik yeniliklerinden yararlanarak -çevre kirliliği eşitsizlik işsizlik yoksulluk gibi sorunlara- çözüm bulmakta ve sürdürülebilir bir yaşam hedeflemektedir. Türkiye'nin dünyadaki bu gelişmelere kayıtsız kaldığı söylenemez. Çünkü kamu ve özel sektör gerek yatırımlar yaparak gerekse "dijital dönüşüm" projeleri ele alarak küresel rekabette önemli bir koz yakalamıştır. Ancak daha yapılması gerekenler de vardır.
Mustafa Kemal ATATÜRK'ün de belirttiği üzere "Yenilik ekonomik refah içinde merkezi bir konudur." Bunun önemini kavrayamayanların küresel aktör olarak küresel rekabette yer almaları hayalden ibarettir.