20'inci Yüzyılın başından itibaren doğup gelişen iki kutuplu bloklaşma ve soğuk savaş şartları zaman zaman sosyalist kollektivist devlet modellerini zaman zaman da piyasa düzeni ve refah devleti anlayışlarını esas alan ancak her durumda devletin örgütsel ve fonksiyonel olarak büyümesine yol açan gelişme çizgisine evrensel bir yaygınlık kazandırmıştır. Bu çerçevede hangi ideolojik temellere dayalı olursa olsun 20'inci Yüzyılın devleti küreselleşme dinamiklerinin iyice belirginleşmeye başladığı 1990'lı yıllara kadar esas olarak bürokratik karakterini korumuştur. Türk kamu yönetimi de esas itibariyle bu evrensel gelişmenin etkisi altında kalmış Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren devletin ekonomik ve sosyal hayatta üstlendiği görev ve sorunlulukların artmasına paralel olarak bir taraftan ilgi alanı genişlerken diğer taraftan fiziksel örgütlenme yapısı merkeziyetçi bir nitelik kazanmaya başlamıştır.