Çalı dikenlerinden geçerek ormana giren ve yavaş yavaş yükselen uzun patikada yürüyordu o ilk adam buralara gelen o ilk insandı bu patikayı açan. Ondan önce bu dar yol yoktu henüz.
Sonraları keçiler ve bazı diğer hayvanlar; bataklıklardan çamurlu topraklardan geçen bu belli belirsiz izleri takip ettiler ve patikaları daha görünür hale soktular; aradan zaman geçti bazı köylüler bu keçiyolunun farkına vardılar ve keçileri aramak üzere dağdan dağa geçtikleri sırada bu yoldan yürüdüler.
Kimsenin değil herkesin malı olan bu geniş bataklıktan bu sahipsiz topraklardan geçen yol; işte böyle ortaya çıktı.
Adam kuzeyden yana yürüyordu. Sol yanında asılı içinde yol azığıyla birkaç alet edevat bulunan bir torba taşıyordu.
Adam güçlü kuvvetli ve iri yarıydı kara bir sakalı vardı ellerinde ve yüzünde ufak yara izleri bulunuyordu. Yara izleri çalıştığı işten mi yoksa bir dövüşten mi kalmaydı? Belki kan davalısından kaçmıştı da saklanmak istiyordu; her neyse burası besbelli ki o bu derin ıssızlığın ortasında bir insan yürüyerek geliyordu.
Yürüyor boyuna yürüyordu; çevre sessizlik içinde ne bir kuş ne bir hayvan sesi; zaman zaman kendi kendisiyle birkaç kelime konuşuyordu.
"Hey Allah'ım!" diyordu.