Ayet ve hadislere göre Allah ve Rasûlünün emirlerine uymak farzdır. Allah Rasûlünün sünnetine sarılıp amel ettiğimiz gibi Raşid halifelere uymak da vaciptir.
Allah Rasûlünün üç asrı tezkiye ettiğini görüyoruz. Bu asırlar; sahabileri tabiîni dört mezheb imamını hatta Sünen sahiplerini (Buharî Müslim Ebû Davûd Tirmizî Nesaî İbn Mace ve diğerleri ) bağrından çıkarmış asırlardır.
Bu sebeple bütün işlerde özellikle akideye ilişkin meselelerde o güzide şahsiyetlerin hak yoluna tâbi olmak vaciptir. Çünkü onlar derece derece saadet asrına yakın olan şahsiyetlerdir ve ilk kaynaktan beslenmişlerdir. Bunlar dururken Nübüvvet pınarını terk edilip de aklını naklin önüne alan mantıkçı felsefeci ve kelamcıların peşinden gitmek nasıl caiz olabilir? Bütün bu gruplar dini yozlaştırmış ve içinden çıkılmaz bir hale getirmişlerdir.
İncelediğiniz bu kitap ise Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin övdüğü bu çağda yaşayan dört mezheb imamından Müslümanların en çok rağbet ettiği İmam Ebû Hanîfenin itikat esaslarını konu edinmektedir. Kuran ve Sünneti temel esas olarak kabul eden karşılaştığı herhangi bir konuyla ilgili olarak Kuran ve Sünnetten bir delil bulduğunda onu kabul eden bulamazsa selef-i salihînin görüşlerine itibar eden ve fıkıhta kendisine uyduğumuz bu müstesna şahsiyete itikatta da uymamız elbette çok daha evladır.