GAZZELİ OLMAK
"Büyük anlatıların dikkatimizi çekmeyi başaramadığı şu anda
belki mütevazı birkaç satır işimize yarayabilir."
Yahya Lababidi
I.
Size bahşettikleri unvanları ve sizi boğdukları yüce nitelikleri bırakın. Güçlü değilsiniz ve cesaretiniz eşsiz değil. Dayanıklılığınız söylendiği kadar efsanevi değil. Gerçekle yüzleşin başlangıcından itibaren hayatınızı bir düşünün bakalım. Kader sizi bu noktada doğurmayı seçti uzayı dar ama yaraları geniş bu topraklardaki varoluşun sizden çok şeyden vazgeçmenizi bekliyor. Hayatınızın çoğunu herhangi bir hayata sahip olmaya çalışarak geçireceksiniz. Bu yolculukta acıyı hissedecek korkuyla dost olacak sadece hayatta kalmak adına kazandığınız insanlıkla kumar oynayacaksınız.
Bir Gazzeli olarak sizler insanlığın geri kalanı gibi değilsiniz. Standartlarınız tamamen farklı. Elektriği lüks temiz suyu ise yaşam iksiri olarak gören birini kimseyle kıyaslayamazsın... Sizi tanımladıkları her şey güzel ve gurur verici görünebilir ama öyle değil. Ölüme ve acıya alıştınız. Vücut parçaları ve cesetlerle ilgili konuşmanız dedikodu gibi kolayca geçip gidiyor.
Bir Gazzeli olarak sorununuz hayata bakış açınızın tamamen farklı olması. Yalnızca basit bir geçim kaynağı asbest veya oluklu demirden yapılmış bir çatı ve elektriğin dokunmadığı gecelerinizi aydınlatacak bir pil arıyorsunuz. Bütün bunların sebebinin sen olduğunu söylerken abartmıyorum. Hayatın kavramlarını değiştirdiniz memnuniyet ve tatmin kisvesi altında insanlığınızdan pek çok şeyi feda ettiniz. Her yere düştüğünüzde ayağa kalktığınızı ve elbisenizin tozunu aldığınızı görmeye alıştırdınız onları.
Sabır silahını kuşandınız mutluluktan ev yaptınız gözyaşı dökmek yerine kanınızı döktünüz.
Bir Gazzeli olarak bahsettikleri efsanenize ve şarkılarını söyledikleri cesarete artık alışmaya başlamıştınız. İnsanın başına gelebilecek en tehlikeli şey her şeye alışmak kabullenip uyum sağlamak azla yetinmek örtbas etmekten fazlasını istememektir.
II.
Bu savaş hepimizi sonsuza dek değiştirdi.
İçimizdeki çocuğu çıkardı ortaya; korkmuş şaşkın yalnız çocuğuna benzeyen Murakami'nin saklambaç oynayıp bulunmayı arzulayan... Bazı anlarda bizi ihtiyarlara dönüştürdü bu savaş tüm büyükannelerin onayını aldı ve bize bağışladı bilgeliğini ilahi karara boyun eğerek... Diğer anlarda ise suyu ve gözyaşlarını tasarruflu kullanan acısını gizleyen ve gizlerken silah olarak sadece dua kullanan uyanık anneler olduk.
Cioran'ın nihilizmini ve Nietzsche'nin küçümseyişini temsil eden en kötüsüne hazırlanan acımasız gerçekleri analiz eden inkârları serbest bırakan ve zamana sonsuzluğu bahşeden filozoflara dönüşmemiz hiç de garip değil. Gazze bizi hızlı haberleri mercek altına almaya çalışan bazen bir son bulma umuduyla açıklamaları deşifre eden bazen de labirentte kalma kaygısına teslim olan gazetecilere dönüştürdü. Gazze içinde bulunduğu kriz döneminde peygamber hikâyelerini canlandırdı yeniden; bazen bizi kurbanlık kuzular gibi gösteriyor hikâye; bazen kardeşlerimizi gömmek için kargayı takip ediyor kardeşlik ihmalini ve akrabalık komplolarını simgeleyen derin bir kuyuya dönüşmeye kayıtsız kalıyor bazen...
Ancak umut kesildiğinde Eyüp'ün sabrını ya da savaşın ortasında bizi yutan ve Yunus'un yakarışını benimsemeye ve sabrı tek çare olarak kabul etmeye zorluyor sizi. Şüphesiz Gazze'deki her ruh bir şairin dediği gibi başkalarının günahlarını yüklenen şikâyet edilmeden kusurlarıyla yargılanan suda yürüyerek mucizeler yaratan ama karada boğulan bir Mesih'tir.
Gazze gerçek bir lanet; ne bir yardım öpücüğüyle ne de bir İranlı büyücünün büyüsüyle bozulan; bu lanet sana zarar vermekten zevk alıyor aslında acı veriyor bir üvey annenin kötülüğü gibi sertleşiyor ama yine de açıklanamaz bir şekilde onu sevmeye devam ediyorsun.