Dicle ile Azat'ın Fırat'ın sularında biten öyküsü türkü olup dağıldı her köşeye. Kayaların yakınında bazı geceler bir aşığın saz çaldığı duyuldu ama kendisini gören hiç olmadı.
Bir zamanlar can düşmanı olan iki adamın matemi intikam değil yalnızca güçlülerin başarabileceği değişimi getirdi. O yörede bir daha ne infaz ne de "Af Töreni" yapıldı. Fırat'ın kıyısında güller yine pembe beyaz kırmızı açmaya başladı.
Çinçin Dere içini çekerek ağlamadı bir daha. Yer yer fantastik unsurların saf duygular karanlığın içinden çıkıp parladığı bu öyküde katışıksız gerçek insanlarla karşılaşacağız.
Onlar bazen acımasız bir ağa çaresiz bir baba umutsuz bir aşk yolcusu ölümün elinden kaçan bir kurban olarak karşımıza çıkacaklar.
Bir cezaevinde eriyen yaşamlar yabancı bir dünyada hiç kimse olmanın acısını çekenler ve Çoban Yıldızı'nın altında buluşup kendi öykülerini yazabilecekler mi?
Ölümün gölgesinde bile gerçekliğini yitirmeyen tek şey aşktır.