Olasılık ile Felsefenin diğer dalları arasındaki bu sözde uyum eksikliği tamamen yanlıştır. Olasılığın matematiğin bir dalı olduğu ve tamamen kendisine ait olmayan bir alana girmeye çalıştığı inancından kaynaklanmaktadır. Bu inancın temelsiz olduğunu göstermeye çalışacağım. Bu bilimin bize yönelttiği sorulara doğru yanıt verebilmek için genellikle bir miktar matematik bilgisi çoğu zaman da büyük bir bilgi gerekir ancak kuralların dayandığı temel ilkelerin tartışılması böyle bir yeterlilik gerektirmez. Diğer bilimlerde örneğin jeolojide yalnızca aritmetik hesaplamalar yardımıyla yanıtlanabilecek sorular ortaya çıkabilir. Böyle bir durumda herkes aritmetiğin dışsal ve tesadüfi olduğunu kabul edecektir. Bu türden ne kadar çok soru olursa olsun kendileri için özel sonuçlar çıkarmayı umursamayan kişiler yine de bilimin ilkeleri hakkında doğru bir bilgiye ve hatta bilimin ayrıntıları hakkında hatırı sayılır bir bilgiye sahip olabilirler. Aynı şey Olasılık için de geçerlidir; matematikle olan bağlantısı diğer bilimlerin çoğundan kesinlikle çok daha yakın olsa da yine de hemen hemen aynı türdendir. Matematiksel bilgi esas olarak sonuçları kendimiz için çalışmak istediğimizde gereklidir; böyle bir bilgi olmadan öğrenci yine de ilkeleri sağlam bir şekilde kavrayabilir ve hatta birçok türevsel sonuca giden yolu görebilir.